.

.

31 Aralık 2014 Çarşamba

Yeni Yılınız Kutlu Olsun...


Bakmayın siz yüzümü maskelediğime, o maskenin altında da olsa var olan benim...

O kadar çok anlattım ki
Kendime kal-ma-dım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hâlâ bir umut var mıdır Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim
Senin ve benim , yani bizim için...





25 Aralık 2014 Perşembe

Jawwwwwws:))

Konu kız çocuklara üretim oldu mu tatlı tatlı  iddialaşırım da didişirim didişmesine de ama erkek çocuklar olunca arpacı kumrusu gibi düşünür kalakalırım. Şöyle tren görünümlü uçağa benzer kanatları olan arabamsı motosiklet isterler diye korkarım ki hiç hayal gücüm yetmez onların dünyasına:))Aslında onları memnun etmek biz çemkirik kızlardan çok daha kolaydır ama nedense el becerilerim gelişmemiş, aklım ne yapayım kısmından bir adım öteye gidemez.

Epey oldu bu Jawsları yapalı, teee Ankara'ya giderken yapmıştım zaman ne çabuk geçiyor, özledik bile oradaki dostlarımızı ve geçirdiğimiz güzel anları. Ankara'ya gidiş tarihimiz kesinleşince eteklerimde ziller çalmaya başladı bir yandan sevinçten, bir yandan da arkadaşlarımın torunlarını çocuklarını gözümün önüne getirip o güzelliklere bir şeyler üretmek isteği ile kıvranmaya başladım. Anneyyyyy hepiciği erkek bu bebelerin, üstelik yaş ortalaması da birbirine hem yakın hem uzak. Arşiv bende hiç işe yaramıyor ne arasam bulamadıktan sonra boşu boşuna hafızayı şişirip duruyorum:( bir de onları yığın haline geldikçe temizlemeye çalışmak da cabası:( Hatırladıklarımla artık olduğu kadar deyip aldım keçeleri önüme, kestim, biçtim, diktim veee bu jawwslar çıktı ortaya. Ankara dönüşü face de originajili paylaştı arkadaşlar amman ne sevindim,bu defa arşivler, blogda paylaşırım diye ama şimdi bakınca onu da atamamışım hafızaya ya da kimbilir neresine atmışım:( Yapmak isteyen olursa benim yolumu izleyip gözlerini kapayıp simultane yapsınlar, çok zor değil ama sonuç çok sevimli, üstelik sahipleri de beğenince başka ne ister insan, bundan güzel mutluluk mu olur?






24 Aralık 2014 Çarşamba

Sen kiminle dans ettiğini sanıyorsun bakimmm!!!

Bu yıl, yeni yıl adına elimi işe bulaştırmadan otururken sitemizde bulunan cafe'nin sahibinin kızı eli belinde bana kafa tutmaz mı?
Üstelik gün vererek!!!! neymiş efendim cumaya kadar ona yılbaşı temalı saç bandı yapacakmışım, o da bana resim yapacakmış, yapmayan da berikini İstinye Parka götürecekmiş:)) Şu İstinye Parka götürme olayının kerametini anlayamasam da içimden kıkır kıkır gülerek, onun beni elimden tutup İstinye Parka götüreceğini hayal ederek işe koyuldum. Öyle mi yapsam böyle mi yapsam diyerekten yine sitemizin çok sevdiğim 2 güzelliğini de düşünerek elimdeki malzemeleri ortaya döktüm. 3 tane bant çıktı ortaya. 




İkisinin temaları birbirine yakın olduğu için farklı olan 2 tanesini perşembe akşamı torbaya koyup cafenin yolunu tuttum:)Çokk muzurumm çokkk:))
Bak Öykü dedim ''Ben ödevimi yaptım hatta gününden önce bitirdim. Biri senin biri Deniz'in ama seninle bu yola çıktığımız için seçme hakkı sana ait ve hangisini beğenirsen o senindir. Çünkü resmim bitmezse İstinye Parka beni götürecek olan sensin''
Offff nasıl panikledi bir görseniz, ay ben de bir an evvel yapmalıyım, annem olmadan seni İstinye Parka nasıl götürürüm ki hemen eve gidip yapmam lazım hatta dur oturup burada yapayım diye kağıda kaleme sarılmalar yani her nevi atraksiyon devreye girdi:)) Ben de habire veriyorum gazı bak taksiyle giderim paran vardır umarım, annemde gelsin dedikçe yok canım ne gerek var annene sözü veren sensin diye diye:))
Seni cimcime seniii, sen kiminle dans ettiğini sanıyorsun bakimmmmm!!!

Evirdi çevirdi, taktı çıkardı, en sonunda aslında yaparken onu hayal ederek yapmış olduğumu seçti ikisinin arasından.


EEE benim resim ne mi oldu? Yaptı cadı! Yani bu defalık ikimizde birbirimizi İstinye Parka götüremedik tapi kalktık masadan:((





20 Aralık 2014 Cumartesi

Paldum Dudaklı Kadınlar/Koca Kafalı Milo Venüs:)

Çöp karıştırdığım tamamen asılsız!!! Eğer bazı arkadaşlar bunu size yayarsa bilin ki ben çöpü karıştırmıyorum çöp gelip beni bulup o beni eşeliyor:)

Bir hafta önce haftasonu Badeyi sevmek için  jimlastik yaptığı tesise gittim ki o yöne doğru yollanmamın bir başka amacı da sanat eserlerimin zirvesinde elimdeki biten şu ten rengi fimo hamuruna kavuşmaktı. Halamızla beklerken oturup keyifli sohbetler ettik, kuzucuğun dersi bitince sarıldık, öptük sonra ayrılık vakti geldik onlar kendi yoluna ben de fimoyu aramaya çarşıya indim. Gezmediğim kırtasiye kalmadı tam bulamadan eve dönecekken Migros'a bakmadığım aklıma geldi ve tekrar kuzenlerle ilk buluşma yönüne yöneldim. Migros kırtasiye reyonunu kapatmış belki eskiden olsaydı bulabilirdim ama şimdi tek bir standa indirmiş. Ellerim boş dönmek üzere site servislerinin kalktığı alana gidip servis saatini beklemeye başladım. Bu arada gözüme ağaç gövdesinden çıkmış 2 mantarcık ilişti ve resmini çektim, başka mantarlar var mı diye bahçe boyu aranırken önümde  yatar vaziyette bir cam obje belirmesin mi?



O ne? Kolu yok , eli yok diye ayağımla eşelerken bir baktım sapasağlam bir cam şişe:)) Gel de alma orada kuzu gibi bırak dön evine, el mahkum yani, aldık tabiii...İşte çöp beni eşelemedi de ne oldu?.Eve geldik yıkadık, pakladık ve hayaller kurmaya başladık.

Bir yanım ben bu fimo kafalarla uğraşırken bu objenin beni gelip bulmasının kerametini düşlerken öte yanım bir baş yaparım da nasıl ne yaparım diye omuzlara dökülen saçlar tasarlayıp duruyordum. Sevincimi kıslarla paylaşayım dedim ve işte burada Banu cadısı devreye girdi Venüs bu diye diye aklımı çeldi, oysa aklımdaki tasarımda Venüs yoktu. EE ne yapalım bizde venüs başı yapalım diye oturdum fimonun başına, önce bayağı küçük olan kafa yanak ekledikçe, çene şekillendikçe saç geldikçe büyüdü de büyüdü. Velhasıl vücütla orantısız kocakafa bir hatun oldu çıktı başıma:)) Kocakafa Milos Venüs ona bedeninden büyük bir baş yaptığımı görse bir de elleri kolları olsa boğazıma sarılırdı herhalde.



EE  neyse olan oldu, orantılayamadım, napim yani once emeği çöpe atacak değiliz ya, onun altına da bir kaide yaparız en sonunda yeniden kullanırız deyip fırınladım gitti.

Efendim bu Milo Venüs bir Yunan Adasında bulunmuş, kime ait belli değil orijin heykeltraşı Antakyalı Alexsandros olan biri tarafından yontulmuş ama eser  günümüzde Paris Louvre müzesinde sergilenmekte. Bizim ülkemizde bedeni gitmiş başı bizde, ya da başı yurtdışında bedeni bizde öyle çok tarihi eser var ki (Venedik'teki 4 şahlanmış atı nasıl götürebildiklerini halen algılayamaz bu beynim tam da bu yüzden cebine koyup götürülecek gibi olmadıklarını düşününce) bu büst kafa nam-ı diğer Afroditlerden bir tanesi olarak evimdeki hayatına pekala devam ettirebilir. Öte yandan malum ülkelerin yıllar süren tarihi eserleri geri isteme hikayeleri vardır zaman zaman gündeme gelen ama bence bu eseri Louvre Müzesinden kimse geri istemesin. Parisliler 1870 yılında çıkan savaşta eserin zarar görmemesi için öyle akıl almaz saklama yöntemi kullanmışlar ki tarihe verdikleri değer takdire şayan ki bu kadar iyi korunması mümkün olunmazdı başka bir ülke de dedirtti bana bu bilmediğim hüzünlü öykü. Okuduklarım öyle etkiledi ki beni MÖ 100-130 yıllarına dayanan geçmişi ve bir tarlada gömü olarak bulunması ardından Parise doğru yolculuğu ve Fransa da savaşa tanıklık ederken tekrar gömülmesi finalde tüm ihtişamı ile bir müzede yerini alması elimde  fimo şekillenirken senoryalaştı durdu.  Kafam şişti kafa şişirdim yani anlayacağınız sonunda KOCA KAFA MİLO VENÜS e olan oldu. Evet bu bir hezimettir amma kafası Venüs olmasın varsın da oraya ilerde bir tane kafa yapacağım tabii ki:)Bir tane daha Venüs mü yap dediniz, olmazzzzz yapmam huyumu bilirim her defasında bu öykü gelir aklımı bulur:))









15 Aralık 2014 Pazartesi

Paldum Dudaklı Kadınlar/Kimdir,kimdir, kimdir ''O'' :(



Evetttttt, bizim bilgisayar arşivindeki son durum budur:=(


Kim olduğunu hatırlayamadığım ve google da da tekrar nasıl aradığımı bulamadığım bu kadın o kadın ama o kadın kim diye bana sormayın çünkü ismini hatırlamıyorum. 1930-1950 dönemi tararken bir film sahnesinde rastladığım bu hoş ve latif hanımefendinin resmini arşive kaydettiğimi sandıydım lakin son göz rengi gibi ufak düzeltmeleri yapmak için baktığımda resmin yerinde yeller esiyor:( Bu yüzden bu kadın ''O'' kadın, belki bir gün kendiliğinden ismi gelir onu bulur. Karakteristik ve karikatüristlik olarak çalıştığım için şimdilik bana google döndüğümde kimseyi anımsatmıyor:( Tek anımsadığım uzun beyaz bir elbise giydiği eteklerinin kalçadan aşağı deniz kızı formunda olduğu. ''Rüzgar gibi geçti'' filmindeki Vivien Leigh olma ihtimali olasılık dahilinde olsa da öyle bir elbisesine rastlamadım:( Ha diyeceksiniz ki o çok genç o filminde, haklısınız da ama uzun yıllar sahne de olduğundan sorguladığım başka resimlerinden etkilenmiş olabilirim, kalbimde tek hissettiğim en yakın o isim:))

Ve o kadın bir broş oldu, bence isabette oldu böyle olması belki biri bir gün bir yaka da görüp ''AAaaa bu o değil mi?'' diye soruverir:))




Evde 1 TL bulamadım :)) 50 kuruşla idare ediverin:)




Benim Microsoft Office Picture'ı tıklayıp resmi açtığımda böyle ters gördüğümü siz blogda düz görüyorsunuz! Mevcut hali ile yüklersem bu defa da resimler size ters çıkıyor:( Bu da başla bir tuhaflık ki nasıl düzelir bu durum bir türlü anlayamıyorum.




Tuhaflıklar sinsilesi denemeler aşamasında böyle başladıktan sonra durmadı, durmadığına da pek yakında şahitlik edeceksiniz.  Kaybolanlar,  durduk yerde bulunan objeler falan, bu kadınlar aldı başını gidiyor, tırsmaya başladım desem yeridir. Üstelik sanat hayatımı başlamadan bitirecek hezimetle dolu bir hafta geçirdim ki halen bu kadın karakterlerini yapmakta ısrarcı olacak mıyım ben de bilememekteyim:)))

10 Aralık 2014 Çarşamba

Paldum Dudaklı Kadınlar/Mariyln Monroe




İşi ilerlettim mi ne! 
Vallahi güzel olduuuu, yakından daha güzel, inanın buna!!!

Hani derler ya güzele çuval giydirsen yakışır diye, M.M.'de güzelliği ile öyle efsane bir kadın ki ben yapamasam da o güzelliğinden biliyorum ki hiçbir şey kaybetmeyecek deyip giriştim işe.Yani kendime değil bu defa ona güvendim ben:))
Daha çerçevesi natamam, kalın,mat, kırmızı bir kenar çerçevesi yakışır diye düşünüyorum ama o da ağırlıklı pembe tonların hakim olduğu bir odaya yakışmaz. Dorelere de pek girmek istemedim nedense aklım karıştı dış çerçeve konusunda, bu da demektir ki dış çerçevesi tamamlanmaya daha hazır değil , bu yüzden zorlamayacağım, bu hali ile bekleteceğim. Ama tamamlanması da bir hayli zaman alacak ki bu arada benim paylaşma hevesimde uçup gidecek bir yere kaldırdıktan sonra da çıkarıp resimlemeye üşeneceğim ve blog arşivime girmeden öylece unutulup gidecek konduğu yerde:(
Çerçeve olarak bir saatin kadife kaplı iç kutusunu kullandım. Bir de saatin takılı olduğu yastık vardı ki o da en az kutu kadar işime yaradı. İğnedanlıkları açık renk yapıp süslüyorum, püslüyorum sonra üzerinde ne taktığım iğneleri ne de taktığım yeri bulabiliyorum. Ohhh misler gibi simsiyah bir zemin, toplu iğnebaşı bile görünüyor hemen. Yani bir saatin hediye kılıfı ne kadar işe yarar ki diye düşünmemek lazım gün gelir ikisi birden bir bakmışsın değerlenivermiş:)

 Çevçeveyi belirledikten sonra sıra geldi çerçeveye sığmaya(ne olur birazcık daha büyük olaydın?) :)) İyi hoş da 8 cm x 9.5 cm lik çerçeveye bir efsaneyi nasıl sığdırabilirim diye gidip gelip düşünürken azcık çerçevenin dışına taşmamı kim engelleyebilir ki der halde buldum kendimi. Sonrası kendiliğinden geldi zaten. Önemli olan başlamaktı, saten kurdelalar, tüller döküldü ortalığa...

Ama bir sorunumuz vardı ki o da saçlar tabiii çünkü elimde sarı fimo yok, olan da forforlu bir sarı:( Ne yapsam diye düşünürken aklıma Sevgili Serpil Aksungur'un verdiği çok az bir miktarda da olsa bebek yapımında kullanılan saç geldi. Rengi uydu ama kıvırcıklığı bir hayli beni uğraştırdı, bir gece bir silindirin üzerine sprey sıkarak sarılı beklettikten sonra ancak bu formu verebildim. Hiçbir şey kolay olmuyor ben de malzeme konusunda hep kıvranır dururum. Hani şöyle her şey hazır, yapacağım işe ait tüm malzemeler önümde dizili hiçbir zaman bir işe başlayamamışımdır.  İki göğüsü kapatacak 3 cm beyaz kurdela bile rengi nedeniyle sorun olabilir, kıvranır dururum köstebek gibi yatak altlarında ya da daha önce bitmiş objeler arasında:))

Ne diyelim geç olsun,  güç olsun ama nihayetinde bitsin ve keyif versin ortaya çıkan da, değil mi ama?









8 Aralık 2014 Pazartesi

Paldum Dudaklı Kadınlar/O kadın FRİDA...



Hani paravan çerçevem var ya benim, hani özene bezene boyadığım, severek kullanmak için hayalimde canlandırdığım şekli uygulamak için fimoya bulaştığım işte o paravan çerçeve yerli yerine yerleşti, yani tam karşıma. Peki orası boş muydu daha önce? Ne gezerrrr, 10 santimine 10 süs objesi düşen bir evde elbet oranın daha önce boş olduğu düşünülemez.
Peki benim o kaldırdığım objeyi öyle veya böyle gözlerim aramayacak mı alışkanlıkla? Öyle yaa arayacak, arayacak ki yine bir arkadaşımızın hediyesi çerçeveyi pek de severim. Öyleyse ne yapayım ne edeyim diye düşünürken, hadi çıktık yola devam edelim dedim.

Neye mi devam, tabii fimolarla oynamaya:) azcık değişiklikle bir kombinasyon da sağlarım odada fazla tepki de çekmeden ben daha hevesimi alamadan evdekiler başlayacak ne bu suratları eğri kadınlar her yerde diye. Yani kamuflaj şart! Çerçeve içinde resim olmaz genelde bizim evde, bu yüzden kendi uydurduğum boyutlu yaprak görselinden vazgeçince ne yapmak istiyorsun diye içime sordum. KAHLOOOO diye derin bir ses geldi.

Uymak lazım o sese çünkü o kadın FRİDA...Bir dönem yaşamış hayatı ve sanatı ve de aşkı ile hayata dokunmuş, acılarını resimlerine yansıtan, bedenindeki ağır acılara rağmen tutkulu aşkı ile ayakta durarak resimlerinde yaşayan ve filmini seyrettiğimde çok etkilendiğim o kadın, yüz olarak da çok karakteristik bir sima. Kırlangıç kaşları ve saçlarına taktığı geleneksel süsler, kuşandığı takılar ve kıyafeti ile zihinlere simge olarak damga vurmuş bir efsane...

Böyle efsane bir kadını nasıl hapsederim diye düşünürken bu çerçevenin içine bir resim çizmek zorunda kalmadığım kalmıştı o da oldu çok şükür. Resim çizmek için tabii bir çok malzeme var ama ben toz pasteli tercih edince sonunda sabitleme problemi ile karşı karşıya kalıverdim. Bingo!!!!! Düşünsenize bir müddet sonra resim silinip gidecek. İşte bodoslama dalmak böyle bir şey. Evde fikse edecek sprey yok, vernik sıksam ansızın yaptığımı da bozma riskim bir hayli fazla. İki çizik atmışsın ne olacak demeyin, tam gaz ilerlerken frene basmak ve sarsılmak oluyor bu durum, hadi yeniden çiz, yeniden oranla, yeni kalemler renkler ara:( yani benim harcım değil en azından:) Uzun araştırmalardan sonra(çizmek yerine google da aramak:)) ) bir cesaret önce akıtmadan,damlatmadan saç spreyi sıktım bir müddet bekledikten sonra da vernikle spreyledim böylece dağılma olmadı ve resim sabitlendi:) Deney deneydir belki size de faydası dokunur.

İşte bu yolculuk sonunda; Mavi evi, geleneksel kıyafetleri, kırlangıç kaşları, ölmeden önce son  yaptığı natürmord'una verdiği ad (Viva la vida!/Hayat yaşamaktır) ve takıları ile benim FRİDA'm...