.

.

28 Şubat 2012 Salı

Hani nerde??????

Hani nerde kar yağacaktı, hem de  20 cm e ulaşacaktı :=( Sabah  uyandığımda ilk işim camdan bakmak oldu sadece dam üstleri ve arabalar örtülüydü karla... Camı açtığımda acaip bir soğuk bir de üstüne rüzgar:( Beklediğim kar yağmadı, oysa ben arşivime örnek olsun diye ne kardan adam resimleri kaydetmiştim ki bahçeye çıktığımda aynılarını yapayım diye:))

İşte biri bu o örneklerden..


bir diğeri de bu:)))


sanırım başka kışa kaldı hevesim  ya da bir koşu Banu'ya gitmek var, ben yine silmeyeyim arşivimde kalsın:))
Elimde sürüngen bir iş var şu aralarda daral geldi ama sabır eyliyorum:)) Araya minik tadilat işleri alıyorum ki bunaltım geçsin. Bu sevimli Paşabahçe Çanı yılbaşı hediyelerimden.Çanı salladıkça o  incecik cama değen içindeki yıldız öyle güzel ses çıkarıyordu ki bir temizlik seansında başının üzerindeki ipe takılan kolum devirince camı çatlayıverdi bayağı bir üzüldüm. Üstelik sesi soluğu da kesildi:( bögürmeye başladı. Yılbaşı ashabiyle çam süslemiyorum nicedir ama odaya serpiştirdiğim minik objelerle hoşluk oluyor yeni bir yıla girerken... Yılbaşı objelerini halen kaldırmadım ortadalar, bunu da bu kırık haliyle kaldırmaya gönlüm elvermedi . Ne de olsa çocukların süratle ellemek istediği objelerden olduğundan da (seneye unuturum falan) üstelik kırık olması nedeniyle tehlikeliydi Badeyi ve Buseyi düşününce. Bir vernel  şişesi kapağı, biraz keçe, bir çam dalı ile sessiz ama şirin bir objeye dönüştü yeniden... Hem de güvenliii gelsinler oynasınlar değil mi bu haliyle...








11 Şubat 2012 Cumartesi

Kar Adamlar:))



Dün kendimi nihayet sokağa attım postaneye gideceğim diye tutturarak yoksa bırakmıyor evdekiler. Aman Allah'ım ne güzel şey dışarıda olmak. Kapıdan çıkarken beni kardan adamlar karşılayınca da pek bir mutlu oldum. Benim çocukluğum  90 daireli bir apartmanda geçti, bu nedenle kar yağdığında tüm apartmanın çoluk çocuğu toplanıp devasa boyutlarda bahçemize kardan adamlar yapardık, herkes saatlerce çalışırdı, çevredeki bahçelerden temiz kar taşırdık. Daha çok sitenin gençleri , büyükleri kar adamı şekillendirirdi, biz taşıyıcı sınıfındaydık ki el değmemiş temiz kar bulacağız diye kovalarla tepe bayır dolaşırdık. Bazen 2 bazen 3 grup halinde hangi kardan adam daha güzel olacak diye yarışırdık. Kar kalkardı ama kardam adamlarımız öyle sıkı ve öyle sağlam yapılmış olurdu ki uzun süre kalırdı bahçemizde. Bahçemiz içinde küçük bir çam korusu barındırırdı ve özellikle kardanadamların o çamlıkla birleşen gece görüntüsü muhteşem olurdu.  Halen oturduğum site ise çok daha büyük konut açısından ama böyle toplu girişimler neredeyse hiç olmuyor, çocuklar münferit oynuyor abuk sabuk kar topu atmak , birbirlerini kara gömmek(!) karda yuvarlanıp abukça boğuşmak ve böğürürcesine bağrışmak  dışında da kendi aralarında da öyle aktiviteler yapmıyorlar nedense.
Sitenin esnafı sıkılınca kardan adam yarışına girişmişler.Harıl harıl çalışıyorlar. İşte size site esnafının kar adamlarından bir demet. 





7 Şubat 2012 Salı

Sis



Kış ortasında 4 mevsimi yaşıyoruz adeta. Geçen hafta kar manzaraları, hafta sonu bir bahar havası ve yine pazartesinden itibaren başlayan  ve yeniden doğayı beyaz bir örtüyle bürüyecek karın gelişinin habercisi soğuklar... 
Bu sabah sisli bir havaya uyandım. Sis büyüleyici bir doğa olayı, dokunamadığın, aralayamadığın, içinden geçebildiğin ama hissedemediğin bir perde... Doğanın perdesidir sis, gözün perdesidir .Ortaçağ da güneşin ışığını kıskanan dev bir masal kahramanı denizcinin eseri olduğuna inanılırmış.

Bir Istanbullu olarak özellikle bahar aylarında sık yaşadığımız ve zaman zaman varlığının yaratttığı ulaşım sıkıntıları nedeniyle şikayet ettiğimiz. Ama ben her defasında özellikle deniz kıyısındaysam büyülenmiş gibi izlerim  ve sisin arka fonda oluşturduğu o görüntüde denizin üzerinde uçaşan martıları...













Keşke gözümün gördüğü o sis manzaralarını fotoğraf makinamın deklanşörün her bastığımda şu martılar fotografında olduğu gibi yansıtacak kadar  fotoğraf çekme işini becerebilsem sanırım arşivimde en çok sis resimleri olurdu.



Kaynak: Tuğrul Akçakan:Martılar

5 Şubat 2012 Pazar

Neye niyet neye kısmet...



Evet pes ettim ama 2 gün direndim bu da başarıysa başarı :)) Kış günü herkes eve kar nedeniyle kapanınca dadandılar hamur işlerine. Bense ne kadar mutfaktan uzak durmaya çalışırsam çalışayım 724 KM uzaklıkta kâr etmiyor şu ekran sayesinde, gözüme gözüme sokuyorlar pohaçaları, üstelik nar gibi kızarmışlar. Onun kanına kim girdi bilmiyorum ama Sevgili Cebimdeki Renkler açtı bu işi başıma. Vallahi bugün pek hamaratlığım üzerindeydi. Önce üstten üsten günlük ev temizliği, ardından ütü, ardından semt pazarı ile sabah programımı tamamlayıp eve geldim ve pohaça yapacağım diye soluk soluğa pazar malzemelerini yerleştirdim ve mutfağa girdim. Saat 14.00 olmuştu malzemeleri önüme dizmeye başladığımda lakin her evde bulunanın aksine ben de kuru maya yok yaş maya vardı,tam buğday unu ne diye aranmadan mevcut unu kullanmaya karar verdim ve  elimde olanlarla da olur diye işe koyuldum. 40 gr yaş mayadan 1 çeyrek ayırıp kalanını, ılık süt ve şekerle mayalandırdım. Sevgili Cebimdeki  Renklerin tarifini aynen uyguladım ve mayalanması için buzdolabına strechleyip koydum, 3 saat bekleyecekmiş. Ama zaman az çay saatine yetişmesi bu durumda imkansız, ani bir kararla hamuru buzdolabından çıkarıp kaloriferin üstüne koydum bu defa ve25 dakika mayalamaya bıraktım. Zamanla yarışıyorum adeta oldu saat 15.30. Hemen hamurdan rastgele parçalar kopararak bir tepsi sade, bir tepsi de peynirli yaptım. Tekrar beklemesi mayalanması gerekiyormuş, pişme süresini de hesaba katınca çay saati 18.00'lere kayacak, evdekiler tepemde git gel bekliyorlar, daral geldi bana mutfaktan adam kovalamaktan, 2 tane küçük fırını aynı anda yakıp kapakları açık olarak ısınıncaya kadar tepsileri yerleştirdim içine. Fırınını iyicene ısınması 10 dakikayı aldı, aynı anda kapakları kapattım ve 180 derecede üstleri kızarıncaya kadar pişirdim, puf puf kabardılar enfes bir görüntü. Bu arada annemle çayı demledik,  eldivenleri takıp fırından pohaçaları çıkarmıştım ki baskına uğradık. Bade ile  Buse hanım annesini babasını teyzesini alıp bize  surpriz yapmışlar, minicik parmakları ile kapıyı çalıyor. Bağrışlar çağrışlar arasında çay sofraları kuruldu ev şenlendi.  Pohaçalar pohaça niyetine büyük bir beğeni ile yenildi, kalanlardan paketlenip gelemeyenlere gönderildi.
Sıfır sıfır elde var sıfır daaa ben pek bir şey anlamadım bu pohaçadan:)) Herkes bir iltifat pohaça niyetine yedi yemesine de ben pohaça yapacağım derken bütün bu kardığım malzemelerle ortaya bildiğimiz klasik pohaça tadında bir şey çıkaramadım. Lakin çok güzel leziz sandwich oldu benimkiler. Tekrar yapar mıyım evet yaparım hem de ayıla bayıla ama sandwich olarak yaparım.
Yazıyı hazırlarken gittim geldim baktım Sevgili Cebimdeki Renklerin resimlerine bir daha bir daha ama yok onunkiler resmen pohaça. Diyeceğim o ki benim yaptığım gibi tarifi uygularsanız sandwich, Sevgili Cebimdeki Renkler'in yaptığı gibi uygularsanız pohaça oluyor, haberiniz ola. Tercih size kalmış hangisini canınız çekerse onu yapıverin yani:))




1 Şubat 2012 Çarşamba

Sevgi Perdesi: Nereden Nereye...



Bir süre önce blogları gezerken, ki; kendimi çokça iyi hissetmediğim zamanlardı :(, Mahmur Prenses adlı blog arkadaşımızın ''Sevgi Perdesi'' adlı bir etkinlik düzenlediğini görmüş ve katılamamıştım. Geçen bu süre zarfında takip ettiğim blog listemdeki arkadaşlarımın teker teker  paylaşımlarını ve onların sevgi ile ürettikleri işleri  gördüm ve daha yakınen takip etmeye başladım. Taaa ki dün geceye kadar. Dün gece yine son yapılanlara bakarken 1 Mart tarihine kadar aynı etkinliğin  2. etabının başladığını okuyunca sevindim ve ben de katılmak istedim.
2009 yılında daha o zamanlar bloğum yoktu ve  www.10marifet.org 'da da çok yeni bir üyeydim. Sevgili Sesiber katılımı oldukça fazla üyeli ''Elim Sende'' adlı bir etkinlik düzenlemiş ve bloğunda bu güzel etkinliğe çok güzel ev sahipliği yapmıştı. O dönem 5 kişiden oluşan grup arkadaşlarım için çalıştığım ellerden hızımı alamamış ki  bir tane fazla üretmişim. Bu etkinlik için hazırladığım el ile ilgili ayrıntılı resimleri ve bu elin nasıl şekillendiğini ve neden böyle bir el yaptığımı yazımın satır aralarında burada bulabilirsiniz.Etkinlik bittikten sonra o eli ayrıca çerçeveletip yazlıktaki odama asarım derken, unutulmuş kalmış bir kutunun içinde. Ortadaki fazla eşyaları toplarken bu eli bulunca sevindim yazlığa gidecek eşyaların arasına koyup orada çerçeveletmek üzere yeniden kaldırdım. Sevgi Perdesi Projesini son okuduğumda ise o zamanlar sevgi ve heyecanla ürettiğim bu elin bu projede yer almasının ve bir umut olmasının beni  bir oda da yanlız bırakılmasından çok daha fazlasıyla mutlu edeceğini hissettim Mahmur Prenses'in Sevgi Perdesi ile ilgili açıklamasını da okuyunca ve kendisinden de onay alınca bugün arayıp buldum ve proje için verilen ebatlara göre yeniden şekillendirdim ve  az önce de bitirdim:)  Daha önümde 1 Mart'a kadar süre var, dışarıda lapa lapa kar yağıyor, lakin ben dışarı çıkabildiğim ilk fırsatta göndermek istiyorum ki sevgi adına yola çıkılmış bu güzel projede yerini alsın ve hayırlara ve de yeni dostluklara vesile olsun.

Nereden nereye değil mi yolculuk, nasıl su akar yolunu bulursa sevgi de akar yolunu bulur...