.

.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Ben yapmadım:(((

o yaptıııı:(


Ne mi yaptı?
İşte bunu;

Nasıl mı yaptı?
İşte o da aşağıda:)))


Bu yaz ki meşgalelerimden biri de bu eşşek arısıydı, nam-ı diğer çamur arısı ya da arıları!!!

Kendisi ile tanışmazdan evvel varlığından bile haberdar değildim hele ki başıma gelenleri, gelebileceklerin farkında bile değildim.
Bunaltıcı sıcaklarda cam çerçeve fora evi boşlamış bir halde koştururken odama doğru seyirdikçe odanın ortasında koşuşturan bu canlı ile tanıştım, çantasını koluna takmış telaşlı telaşlı seyiren bir balerin edasıyla süzüm süzüm süzülürken, her girdiğimde rastlamaya başlayınca muhabbet aşamasına geçtik. Sen ne arıyorsun bakimm burada, kış kış mı demeler, totosuna vurup kovalamaya çalışmalar mı istersiniz , avucumla yakalamaya kalkmalar mı( ki bennn yani!!!) her türlü muhabbet var aramızda anlayacağınız, etrafımda şımarıkça fink atıyor sonra da  bir telaş pıırrr camdan uçup gidiyordu. Taaa ki gecenin geç bir saatinde bir gece gardrobumun kapısını açıpta resimdeki görüntüyü görene kadar. O gün inanın halen aklımdan çıkmıyor, dehşet hallerdeyim, neyin nesi anlamaya çalışıyorum bir yandan, diğer yandan ev halkını bana bir şeyler oluyor diye bağırıp başıma toplamışım, onlardan,  ahret sorularından kurtulmaya çalışıyorum, dellendim tam dellendim yani...

İnanılmaz birşey! o da geldi beni buldu, camları kapatıp yatılmayacak kadar sıcak her yer, içerde onlarla aynı ortamda durulmayacak kadar tehlikeli mi onu bile bilmiyorum. Bir taraftan bakıldığında bir doğa mucizesi o göz göz odalar, bir diğer taraftan bakıldığında adeta pimi çekilmiş bir bomba. İçinde ne var ne yok, ne kadar var onu da bilmiyorum henüz. Hemen google müracaat araştırdım taraştırdım, önceleri o sevimli seyreden hayvanın işi olduğunun da ayırdında değilim. Börtü böcekten deli gibi korkan ben yuvanın sahibini daha sürüngenvari birşeyler düşünürken çıka çıka bu bizim tini mini hanım çıkmasın mı? Evvettt dostlar çamur arısı doğadan sıkılmış gele gele beni bulup dolabıma yuva yapmış, nasıl girmiş nasıl çıkmış hiç bilmiyorum ama hepi topu 20 gün gibi bir süre varlığını farkındalığım.
Neyse heyecanlı heyecanlı anlatıp lafı uzatmayayım (Banu kızıyor!!!:))) cama aleltecel tül kondu, yuva süpürüldü ortalık silindi paklandı ve gece yatıldı. Ertesi gün bir baktım tülün üstünde 2 arı gölgesi, dalga geçtim onlarla, giremiyorsunuz değil mi içeri diye ama az sonra durumun hiçte öyle olmadığını gördüm çünkü maalesef ki arılar dışarıda değil içeride ve dışarı çıkmaya çalışıyorlar:( Tülü açıp kışkış ettim ama şok oldum, gece komşulara anlattığımda bir tanesi aynı şeyi daha önceleri yaşamış ki bir değil birden fazla yuva yapmışlardır, süpürgeliklere bile yaparlar 2 saatte demez mi? Bunu duydum ya çekin vurun beni daha iyi... Beni korkutmak için abartıyordur  diye düşünürken odada nereden çıktıkların bir türlü bulamadığım gün içinde uçuşan arıların sayısı 4-5 i bulmaya başladı. Panjurların ev yönündeki tüm deliklerini tıkadım, odanın bütün dolap içlerini aradım taradım halen de diğer yuvaları veya nereden geldiklerini bulamadım. Çevreciler sinir olacak belki ama çaresiz öldürmeye başladım çünkü enseden sokarsa öldürücü oluyormuş . Acayip sinir bozucu bir duygu geceyi nerede olduğunu bilmediğin bir kovan yanında geçirmek, sokaktan geçen araba vınlamalarına bile arı geldi diye fırlamak...
15 gündür sesleri sedaları çıkmıyor, sonları mı geldi bilmiyorum, odayı ilaçlamak istemiyorum çünkü gardrop içlerini de ilaçlamam gerekecek ki  bütün eşyaların boşaltılması demek odada,eğer boşaltmazsan bu defa da herşeyi yıkamam gerekecek ki yok hiç mecalimmmm:( Aklınıza gelen iyi bir fikir varsa paylaşın çünkü halen tetikteyim.

Gelelim son olarak evdekilerin yorumuna; 
Annem: Konuşa konuşa sen yüz verdin bunlara:(
Ablam: Kazın sen, her gün kazın daha, okudun mu bak temiz yerleri seçerlermiş yuva yapmak için, temizleme artık hiçbir yeri :((
Ben:) Elalemin evine bal arısı yuva yapıp bıraktığı balla adamı zengin ediyor benim talihime düşe düşe eşşek arısı düşüyoır:))

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ben bir döneyim hele:))

bir de şu tatil moduna geçiş yazısı blogumdan bir kalksın hele, sonrasını düşünürüz değil mi ?:))
Temmuz ayında bir tatil moduna bir gireyim dedim, dediğimle de kaldım her anlamda Sevgili Blog Arkadaşlarım...
Bu kadar uzun bir tatille neredeyse düşman çatlatacağım çatlatmasına da gelin görün ki zaten sadece bir hayaldi ama tatilin hayalinden bile eser yoktu... 
Fiamma'nın Güncesinde sanal da olsa kendimizi tatil ettik etmesine de bi-zati ben, tatili öyle hayal ettiğim üzere geçiremeden çok şükür ki şu sıcak günleri buram buram buharlaştıran mevsimi dolayısıyla yazı bitirdim. Büyük konuşmamayım ama kışın üşüdüm bile dememek niyetindeyim:))  Önce annemle başlayan ve bu ayın ortalarına kadar devam edip normalleşmeye dönen sağlık problemleri, ardından eniştemin ani rahatsızlığı ve ameliyatı derken hastane hastane dolaşarak bugünlere geldim. Çok şükür ki herkes sağ ve salim ve de esen olarak evlerindeler... Hani derler yaa sıkıntılı dönemler, koşturmacalar, endişeler bitince ve insan kendi ile yanlız kalınca asıl yorgunluklar çıkar, işte tam anlamıyla ben de kendimi bu halde ve dövülüp dövülüp bir çuvala tıkılmış gibi  hissediyorum. Her gün sıyrılmak, silkelenmek, kendi dünyamda  da olsa normalleşmek istesem de gerek ülke gündeminde yaşanan olaylar, gerekse bu süreçte evi oldukça boşladığımdan dur orayı da toplayayım, dur şunu da yapayım derken elim kolum kalkmaz halde ortalarda boş boş dolanıyorum.
Yeni olarak yayınlayacağım yaptığım pek bişi de yok aslında, bir çoğu tekrar işlerden ama bir yerlerden başlamalıyım değil mi?Olsun ben de gevezelik yaparım bol bol:)) Önümüz kış, el el üstünde çekirdek çitleterek uzun geceleri geçmez değil mi?
Hem ben sizleri, bloglarınızda dolaşmayı, yaptığımız tatlı atışmaları, paylaşımlarımızı gerçekten çok  da özledim:))
Burada bloglar arasında kurduğumuz güzel dostlukların, sizlerin ve sevgi ile büyüttüğümüz, paylaşımlarımızla birbirimizi zenginleştirdiğimiz küçük rafine dünyamızda paylaşacağımız minicik mutlulukların ruhuma çok da iyi geleceğini hissediyorum ve de yeni yayın dönemimde hepinize bir kez daha sevgiyle MERHABA diyorum...

Evetttt yine huzursuz ruhum Çin malına dokunmadan edemedi :)) Çekmecelerden birinde ters yüz edilmiş bir vaziyette tesadüf buldum bu alçı minik kabartma tabloyu. Kim  çekmeceye ters yüz edip koymuşsa pek haksızda değilmiş hani:))  Kim almış nereden gelmiş, hediye mi bilemedim yine  her zamanki gibi eve getiren faili meçhul yani, bizim evin kerameti de bu, evde 4  asal kişiyiz sorarım tek tek herkese kim aldı bunu diye herkes ilk defa görüyormuş gibi bakar ve dudak büküp susar, tabii  her zamanki gibi yine öyle oldu :) Ben kendimden eminim, kesinlikle almış olamam hatta dükkanda alabileceğim tek ürün olsa o basbas bağıran turuncu rengi görünce vazgeçerim  de üstelik. Turuncu rengi nedendir bilmem pek sevemiyorum üstelik çok da sıradanlaştırmış gibi geldi bu güzel balerinleri...Huy bu yaa bir el atayım dedim,  aldım boyaları önüme alladım pulladım yaldızladım simledim. Şıkır şıkır pek bir havalı oldu, hazır yuvarlak çerçeve bulabilir miyim bu boyutlarda bilmiyorum ama bir de çerçevelettim mi ee hoş olur yani değil mi?


Öncesi...




Sonrası...