.

.

15 Temmuz 2014 Salı

ISPANAK YALELLİSİ-5:))






Bugün Cumartesi yaşanan gün baabında ama siz bunu benim kaleme alır halimle bu gece okuyorsunuz:)) Cumartesi eve doğal afet  yaşayarak eve döndük. Ben pazar gezmesi pek severim ihtiyacım olmasa da dolaşmak o tezgaha dizili yeşillikleri, rengarenk sebzeleri görmek ruhumu şükrettirir. Yakınımızdaki pazara gide gele de pazarcılarla tanış olmuşuzdur pek sohbet etmesekte, haa bunu nereden mi biliyorum hasbelkader mıntıka dışına çıkıp uzak bir pazara gittiğimde bir pazarcı mutlaka ensemden tutup kaçak mülteci gibi yakalar beni hatta sesimden bile tanıyıp, ben seni tanıyorum ablaaa, sen şu pazarın mütevellisisin diyiverir. Tanınmak güzel bişi yaaa en komiğini evden km.lerce uzakta Silivri de yaşamıştım. Kışın Sarıyer'de tezgah açtığını sonradan öğrendiğim  marka giysi satan pazarcı usulca yanıma sokulmuş;'' Abla sen gizli zabıta müfettişi misin?'' diye soruvermişti. Hadiiiii canım sen deeeeee, nerden çıktı bu demeyin çünkü annemin yanında ben de şok bir bakış atıp adamın hadi hadi söyle tanıdım ben seni boş atıp dolu tutmam atlat o girdiğin şoku diyen bakışları arasında kendimi savunuya geçtim, yokk be nerden çıkardınız onu? Meğer işin aslı ve adamcağınız benle ilgili mimi çok eskilere dayanıyormuş. Sarıyer'de bankada çalıştığım yıllarda  Sarıyer pazarında, 9 ay gibi bir süre tayinle  gittiğim 4. Levent'teki sosyete pazarında resmi kıyafetle, emekli olduktan hemen sonra aynı dönemde emekli olduğumuz ve Nişantaşında hiç pazar sefası süremediğimizden kızlarla birlikte buluşup gittiğimiz Maltepe ve Kartal pazarlarında ve son olarak da bir gün kafama estiğinde atlayıp muhtemelen tek başına gittiğim Yeşilköy pazarında hep beni görmüş, görmüş ve dikizlemiş geldi jurnalci diyerek. Allah bilir arkadaşlarını da uyarıp, kendi de tırsmıştır bunca yıl benden yana:))
Neyse işin aslı astarını açıklamak bütün pazarlara gider o kaçırmaz hiç diyerek anneme düştü ve bütün bir yaz boyunca annemin konu komşuya pazar delisi bu, bütün pazarcılar tanır demesine karşılık  başım eğik mahçup bir gülümseme ile öyle misin gerçekten diye bana bakanlara öyleyimdir herhalde diyerek baktım:)) Off ne çok geziyor şu pazarcılar semt semt, bir rahat yok bana bir başka düşünen de çıkar mı çıkar:)) Neyse efendim hiç isteğim olmamasına rağmen abla hanımın ki o utanır genelde benle pazar hallerine girmekten belki de bu yüzden, yeşillik ve sebze almak için düştük pazar yollarına. Arabamızı park edip, az gittik , uz gittik derken yol üstünde dönüşte bunu buradan şunu şuradan alırız diye tezgahları mimledik. O benim gidişlerimden  aldığım bluzlerimden pek etkilenmiş olacak ki her zaman aldığım tezgahla tanışma vaktinin geldiğine inanmıştı ,beni pazara belli ki bu yüzden çıkardı o gönüllü ben gönülsüz olarak. Ehh gittik 3-5 parça bişi o, 1-2 parça bişi de ben aldım yine dayanamayıp. Gel şuraya da götüreyim seni , gel bak buranın da malı iyi derken neredeyse pazarın sonuna yaklaşmıştık ki hava birden karardı, sarardı, ohhh ne güzel serin serin geziyoruz  Allah acıdı derken ceviz büyüklüğünde dolular boşalmasın mı? Millet çığlık çığlığa, tezgahlar hazırlıksız pazarın orta yerinden herkes nasibi büyüklüğünde kafasına buz parçaları yiyiyor, çocuklar korkudan ağlıyor, gök gürlüyor şimşek çakıyor.. Bir tente altına sığınıp bekleyelim dedik ama  ne mümkün, tenteler yağmur suyunu taşımadığı gibi şelale gibi akan yola bir de onlar boşalıyor,  boşalırken de herkesi tepeden tırnağa ıslatıyor. Ayak bileklerimize kadar sular içindeyiz en kötüsü de dere içine açılan dar yollardan kahverengi suların artarak gelmesi, iş ciddileşince ne olursa olsun arabaya ulaşmaya karar verdik. Ne iç çamaşırımıza kadar ıslandığımızı görecek gözümüz ne de artık bişi alacak halimiz vardı, tek isteğimiz bir an önce arabaya ve eve ulaşmak. Tabii oraya ulaşınca karşılaşabileceğimiz manzara da şüpheli... Çünkü bu pazar dereiçinde ve araba tam derenin çukurunda:( Bin bir güçlükle artık sadece yağan yağmurdan değil duvarlardan şelale gibi akan ve gittikçe dereiçini dolduran sularla boğuşa boğuşa arabaya ulaştık. Bu kere de bizler gibi arabasına ulaşan ve yol almaktan korkan araçların arasına kaldık. Ablam ne olursa olsun çıkmamız lazım benim arabanın altı yüksek 3-5 dakika daha yağarsa kapıya ulaşır bu su diye diğer arabaları göstererek deyince bir cesaret kornaya basarak önümüzde hareket eden belediye otobüsünün tekerlerinin yardığı izi takip ederek kendimizi eve attık. Tabii evde anne korkudan ve meraktan kasılmış. Üstümüzle başımızı değiştirerek koltuğa ilişmek bile mümkün değil ayaklarımız diz kapaklarımıza kadar çamurlu ve  pis sularla yıkanmışken:( Duş faslından sonra bu yorgunlukla ne yapılır, tabiii Ispanak yalellisi:)) akşama az kaldııı... Son Ispanak Yalellisi biraz karambole gelecek gibi bu akşam, alaminute bir ıspanak yalellisi koyup çıkarmalıyım sofraya ama mecalimde kalmamış öyleyse ne yapacağız. Böyle zamanlar da yetiş yaa Rondo!!! Rondo'don geçirilmiş bir orta boy soğanı ocakta kavururken, kalan ıspanakları da rondoya atıp dırt dırtladım ve soğanlarla kavuşturdum. Yok yokk çok yorgunum, annem de kendi hazırlığına girişmiş tel şehriyeli pilav yapma derdine. Pirinci yıkamış, şehriyeyi hazırlamış. Hep destek tam destek namına yardım almalı bir avuç pirinci pirinç tasından, bir avuç tel şehriye, şehriye kavanozundan, ehhh azcıkta su ile 1 çorba kaşığı da ekstra zeytinyağ koyup kapağını kapattık mı bu gece ki işimde tamammmmmm...

Veeeeee gece son oturum sofraya  söğüş tavuk ve pilavın yanına garnitür olarak soğuk servis edilmek üzere konuldu... Değişik bir tad ve farklı bir sunum olarak hayret ki beğenildi de:)) Cılkını çıkarttığım ıspanak serüveni böylece bitmiş oldu. Evdekiler uzunca süre ıspanak görmek isterler mi, Temel Reis bir daha ne zaman kapımızı çalar  bunu zaman gösterecek...

Bazen çok aldığımız için çürüttüğümüz ya da pişirip yiyemeyince attığımız, bazen çöp diye kökünü, sapını ayırdığımız sebzelerle aslında farklı lezzetler yaratmak hüner, maharet, fazla bir bilgi ve mutfak alışkanlığı gerektirmiyor sadece biraz cesaret ve mental damak lezzeti. Ülkemizde ya da dünyanın herhangi bir yerinde bu nimetleri bulamayanların olduğunu düşününce insan böylesi güzel günlerde bamya tepesi kadar israf ederek her öğün ayrı bir tad yaratabilmekle yüreğinde daha bir hafiflik ve huzur hissediyor. Allah soframızdaki bereketi, ülkemizdeki bolluğu, çeşitliliği ve alıştığımız sofra adabımızı eksik etmesin, aş bekleyen tüm sofraları da donatsın, gerisi boş....anlattıklarımsa hikaye içinde hikaye, maksat muhabbet olsun, maksat kafalarımız dağılsın, evine 2 demet ıspanak alıpta tezgahta açınca gözüne çok görünenlere yazdıklarımı anlamaya vesile olsun...

14 Temmuz 2014 Pazartesi

ISPANAK YALELLİSİ-4 :))


Ispanak yalellisinin anlatımının 3. günü annemin bugün ne pişireceğiz akşama diye her gün tekrarladığı repliği ile başladı. Bir gece önce ucundan el sürülen patlıcanlı pilav,mevsim salatası, zeytinyağlı bakla, yine dünkü öğünümüze ıspanaklarla haşır neşir olurken kaşla göz arasında fırına sürdüğüm aperatif olarak bugün soğuk olarak değerlendirebileceğimiz fırında kabak kızartması vardı. Bu tad da başlı başına yazıya dökülmesi gereken bir tad ki Sevgili Miraycığımın tarifi (Mirayshandmade):)) Neredeyse üst üste fırına kabak sürmelerimle diyet menümün klasiklerinden oldu. Bu hem ana yemek hem de meze ya da aperatif ya da ana yemeği tamamlayıcı garnitür olarak yenebilecek kabak fırınlaması sıcakken de güzel soğukken de... Demek kiii bugün soframızın yan detayları tamam, bir ana yemek gerek bize:)) O anda başında bulunduğum bilgisayardan başımı kaldırmadan evdeki varlıkları  sesli sayarken  akşam ben omletimsi bir şey yapacağım diyerek annemi cevapladım dolayısıyla akşam yemeği de benden:)) Omletimsi birşey ki ne ola diye endişe ile kafasına yatırmaya çalışan annemin aklı yatmış olacak ki üstelemeden kendi işinin başına seyirdi, eee sevinmiştir de herhalde azcık mutfakta kan ter içinde sağa sola savrula savrula yorgun bedeni ile koşturmayacağına:))) Ha hhaaaaa omletimsi bişi ıspanaksız olur mu? Olmaz tabiii, elde var Ispanak Yalellisi:))

Annem akşam üstünün geç saatlerine kadar ana yemeğin ortada olmadığını düşünerek azcık endişeli beklemiş olacak ki gitti geldi hadi kalk yap artık ne yapacaksan demeye başladı. Daha var, daha var diye diye azıcık daha elimdeki işle oynaştıktan sonra büyük ahçı edaları ile mutfağa seyir ettim.
 Tezgaha hemen ayıklayıp, süzüp, yıkadığım, çitilediğim,kuruttuğum ıspanakları, demet halinde maydanoz, nane,dereotlarını, taze soğanları aldım. Tezgah yemyeşil oldu bir anda. Bugünkü hain planım bir gün önce zapping yaparken aklıma yer eden yöresel lezzetler adlı programdan aklımda kaldığı kadarıyle onların pazı ile hazırladığı omletimsi bir şeyi pişirmek:)) Genişce bir karıştırma kabı alıp bana yetecek miktarda ıspanakları doğramakla başladım işe eee kap ağzına kadar doldu ama ıspanak yapraklarını neredeyse yarılayamadım. Üzerine 6 sap yeşil kısımları ile taze soğan, yarım demet maydanoz, yarım demet, nane, yarım demetten az fazla dereotu da doğrayıp tuzla ovmaya başladım, yeterince sününce içine 3 yumurta, 2 çorba kaşığı tepeleme un, 1 kahve fincanı zeytinyağı, karabiber ve bir parmak kalınlığında el içi büyüklüğünde beyaz peyniri ilave edip iyicene harmanladım, son olarak da yarim paket hamur kabartma tozu ilave ettim. Teflon tepsisine benzer derin ve yayvan bir tencereyi yine zeytinyağı ile yağlayıp karışımı boca ettim ve üstten bastırıp ocağa koydum. ocak üzerinde ağzı kapalı bir şekilde kısık ateşte tencereyi çevire çevire pişirdim. Tencereyi elime alıp hoplattım baktım ki her tarafından serbest hareket edecek kıvama gelmiş bir kapak yardımı ile ters yüz edip alt tarafını da pişirmeye başladım.... Mutfağı enfes bir koku sardı kiiii, eee kurbanlar gelsin artık sofraya, bakalım bugünkü denekliklerinin neticesi nasıl sonlanacak...




Artık alıştımmm, önce göz ucu ile süzmeler sonra çatal ya da kaşık eşelercesine dokundurmalar, koklamalar ve nihayet çatalı ağzı götürmeler.... EEE çok gelir bu bana, az koy diyenler tencere de daha var mı diye bakmak ister misiniz?



Hadi bakalım bugünde bitti, bugün yarının garantisidir daha Ispanak var demek ki yalelli de var:)) evdekilere müjdeler olsun hiç endişeleri olmasın yarında sofrada bir tas aş benden garanti:)))

13 Temmuz 2014 Pazar

ISPANAK YALELLİSİ-3 :))

Ispanaklarla ilk raundum aktardığımdan kısa sürdü lakin süre yine de onca ıspanak karşısında uzun geldi ki başlangıçtaki soteleme soğuk zeytinyağlı fikri uçtu gitti kafamdan. Hemen önüme bir tencere alıp 2 orta boy büyüklüğündeki havucu verey verey kesip, köklerle birlikte kaynamaya bıraktım. bu gece ki ihtiyacım bir salata ve çorba arada ızgara tavuk göğsü ve soğuk patlıcan pilavı var, pilavı ben yiyemeyeceğim ama yiyeceklerim zaten yeter:))  Bu arada boş durmak yok deyip ıspanak saplarını da ince ince kıyıp strechleyip daha sonra kullanmak üzere buzdolabına. Ispanaklar karşısında kurulmuş zemberek gibiyim mutfakta kevgire süzülsün diye aldığım ıspanakları doğru kapalı balkona... Ohhhh yeşilliklerden tezgah  arındı derken limon, sarımsak ve zeytinyağla sos hazırlama vakti geldi. Her şey el oyalıyor derken bir baktım ki ıspanaklar kaynamış onları renkleri değişmesin diye  buz pedleri koyduğum soğuk suya attıktan sonra sosu ile buluşturdum kiiiii ilk yemek hazır. Bunca uğraş aslında yemek bile yok ortada altı üstü salata... Bu arada soğusun diye sebzeleri haşladığım suyu da balkona çıkardım.  Azcık gidip dinleneyim derken annem uyandı ve mutfağı kontrole gitti, gitmesiyle aklıma sebzelerini aldığım suyunu soğuttuğum tencere geldi kii arkasından koşmazsam onu yıkamadım unuttum diye diye döker şimdi, öyle eli tez yani:)) Bir yandan koşarken bir yandan da seslendim sakınnn dökme o su bana lazım diye... annemi elinde kapak yakaladım tencere başında, evvvettt bakışlardan belli oldu bu suyu çorba yaparken kullanacağımı anladığından yine belli oldu ki kesinlikle yemeyecek azcık tartışmadan, daha çorba yok ortada yüz göz olmaya da gerek yok deyip bir eda tencereyi kaptım elinden ve geri gelmişken mutfağa çorba yapmaya başladım. Küçük bir tencerede bir orta boy soğanı kavurup, kırttığım ıspanak köklerini de ilave ederek zeytinyağı ile kavurmaya başladım. Yeterince kavrulduktan sonra soğuk bekleyen suya boca ettim ve kaynamaya bıraktım hepsini. Öte yanda porselen bir kapta (niye porselen onu bilmem ben çünkü yumurta katmadıkça kesilmez) 3 kaşık yoğurt, 2 kaşık un ve 4 diş sarımsakla bir mai hazırladım ki bu tarifi daha önce bir blogda okumuş belleğime yazmıştım. Çorbanın suyu kaynayınca azar azar çorbadan kaseye su alarak ılıttım ve sonunda çorbaya ilave ettim. Üzerine de kırmızı biber ile yağ yakıp döktüm... Original tarifte çorbaları kaseye koyduktan sonra kırmızı biber yağ konuyordu ama biz bize yabancı değiliz diye ben böyle yaptım. Bir de kuru nane konuyordu ki ıspanak tadını bastırabileceğinden iptal ettimmm...


Neyse ki ablamın seyehatten dönüşü ve soframızı süsleyen hazırlıklarımızla muhteşem Ispanak Yalellileri yeme seansları başlamış oldu. Annem çorba servisini yaparken yiyecek mi yemeyecek mi diye hiç onun tabağından yana bakıp ses etmedim ki bir nev'i güven testiydi bendenize... Daha ilk kaşıklar dudağa vardığında beğeni nidaları yükseldi, çok şükür ki anne de hımmmmmm, güzel olmuş deyince içimde tuttuğum nefesi vererek ben de çorbama kaşık çalmaya başladım. Ispanak kökleri salatası renkli görüntüsü ile çorba lezzetinden sonra zaten sınavsız olarak kabul gördü. Zeytinyağını, limonu, sarımsağı neyin üzerine gezdirseniz beğenilmez ki değil mi ama:))



Evvett efendimmmmm bu gecelikte bizden bu kadar. Elimizde yığınla ıspanak yaprağı var,  ne olacak diye sormayın daha, diğer yalelliler yarın ya da ondan sonraki akşamlara.... Bütün ıspanağı kontrolsüz tüketip evdekileri bir anda ıspanağa boğup demir zehirlenmesi yapmayayım diye usul usul zerk ediyorum:)) Hepsini birden versem mıknatıs gibi olacağız evde.... Ya da herkes buzdolabı gibi mıknatıs çeker aletlere sinek gibi yapışacaklar:))

12 Temmuz 2014 Cumartesi

ISPANAK YALELLİSİ-2 :))




Evetttt, annenin direnci benim doktor saflarında artık yer aldığım görüşü ile gün be gün arttı, dışarıda salata yemeye başlayınca iyicene pekişti ve evde de artık yıkamayı önemsemediğimi, kurtları mühimsemediğim noktasına vardı, tabii bu arada aklımdan çıkmayan doktorun direnci ile geldik  yine ıspanakların başına.... Kafamda kavak yelleri önümde onca ıspanak dağ gibi tezgahta... Ayy ne geçirgen hayallerim var geçmişle gün arasında...

Bir arkadaşım kremalı pasta kek kıvamında bir şey yedirmişti bir zamanlar, üzeri antep fıstığı gibi bir manzara, damakta bulamadığım fıstık tadıyla havaya kalkan kaşımla ilk ondan öğrenmiştim ıspanaklı kek yapılıp böylesi enfes bir lezzet yaratılacağını...Çokk uzun yıllarr önceee, çoookk çokk uzunnnn ama tad halen çok yakın belleğimde...

Yine bir başka akşam yemeğinde arasına kat kat  kaymaklar atılmış yemyeşil bir görkemli güzellik şambaba tatlısından çatalına damlayan şerbeti... Ispanakla renklendirilmiş zümrüt yeşili ve beyaz katmanlar, kürek dondurması gibi üst üste...



Dışı karamelize edilmiş krepler bir servis tabağında büklüm büklüm, içindeki varlığını krebin inceliğinden dışarı süzen rengi ile hissettiren gizli yeşillikle harmanlanmış mantarlı beşemal sosun tabağa taşan görüntüsü, etrafı karabiberle süslenmiş bir bütünlük...



Hiç de kendime haksızlık etmeyeyim, severmişim ıspanağı da sanırım kıymalı yemek olarak bayarmış beni...

Aklımdaki kavak yellerini tabii ki bu diyet ortamında hayata geçirecek değilim ama bulurum elbet ben de dişime göre yapacak birşeyler diyerekkkkk su altında 2 su yıkadım. Yıkadım işte yaaaaaa, yıkıyorum da daha... Bu laf annemeydi suyun sesini duyunca kontrole geldi:))) sonra önüme 2 kap alıp ayıklama işine başladım..  Birinci kaba ıspanak köklerini, ikinci kaba yapraklarını kolayca istifledim.
Kökleri azcık bonkör kesmişim, akan su altında bir kez ovalayarak yıkadıktan sonra o bonkörlükler gözüme batmaya başladı, neyse hallederiz diye sirkeli su hazırlayıp ıspanak köklerini sirkeli suya yatırdım. Diğer tarafta yaprakları da akan su altında tek tek ovalayıp hazırladığım su dolu bir kaba atmaya başladım. Orada da saplara bonkör davranmışım, uzun uzun saplar, neyse hallederiz diyerek işleme devam ettim ve onları da akan sudan yıkayıp bekleyen sudan alıp sirkeli suya yatırdım. Suyu yedikçe çoğalıyorlar mı ne 3. bir kap gerekli yapraklar için , eee o da tamam:)))
Şimdi saplarla köklerdeki uzunlukları halletme zamanı, 4. bir kap alına veee sapların yaprak diplerinden tamamı ile köklerin makul olmayan alanları kısaltıla... eee ne yapacağız o canım körpe kısımları ataca değiliz yaaa diyerek onlarda kendi kapları içinde çoğalmaya başladı. Şimdi tezgahdaki durum şöyle, birinci kapta kökler, 2. ve 3. kapta yapraklar, 4. kapta uzantılar... Uzantılar gözüme az görününce bu defa yapraklar arasında sismik araştırma yapılarak nispeten kartlaşmış yapraklarda 4. tas da katagorileşti... Yıkama eyleminin son aşaması ile taslar sıra ile süzgece alındı sirkeli sudan çıkarılarak, ardından tasların dipleri yıkandı ve içme suyundan yeni su hazırlandı. O da ne diye hiç sormayın, yani bizde durum bu, neden kırk tembih dışarda salata yemeyin diye ruhumuzun tahribe uğradığının sebebi annemizin bu işlemi yapmazsan bu yemeği çatalına değdirmeyeceği:)) Eve içmek, çay gibi sıvı tüketim ihtiyacımız için alınan damacana suyu taşımaya adam yetişmiyor tam da bu sebepten ama ne çare, bazen günün bir vaktinde yerli yersiz kapı çalınıyor bakıyorum bir genç sırtında damacalana, bu ne diyorum su istememiş miydiniz diye soruyor hayır diyorum istemedik adam yanılmış belli ki başka dairenin siparişini karıştırmış ama hiç geri gitmiyor bizden eli boş dönmek yok yani, az sonra 100 derecede kaynayacak olsa da ıspanaklar ruh ve akıl temizliğimiz için illa yıkanacak o suyla, hatta öyle baştan savma çıpçıp değil, bekletilecek içinde, bu aşama adeta eve giren tüm nebatların vaftiz töreni...

Annemmmm bu geceye pişer mi bu ıspanaklar diye endişelenmeyin, pişecek elbetttt, ben yazmaktan sizlerde belki okumaktan yorulmuşsunuzdur Ispanak Yalellisini anlatırken, öyleyseeee bu gecelik bu kadar diyelim mi? :)) 

Diyelim diyelimmmmm, yeşilmişik, yeşermişiz, yeşillendikkkkk, lay lay looooommm:)))



Not:Görsellerin bir kısmı netten alınmıştır benim çektiklerim ayan beyan bellidir zaten:))

11 Temmuz 2014 Cuma

ISPANAK YALELLİSİ-1 :)

Sizin oralarda nasıl ya da mevsiminden midir bilmem ama bizim buradaki manavımızda ıspanak demetle satılıyor:) pazarlarda marketlerde gördüklerimin aksine... Her defasında roka ile karıştırmamak içinde sorarım bu neeeeee diye manava o da yılmadan ıspanak der ve için içinde tanımadığıma ve öğretemediğine hayıflanıyordur muhakkak ki:))

Bir şey unutmadık mı, evvettttt unuttuk galiba; Ben geldimmm, hoşbuldum demeyi, hepinizi çoookk özledim, blogumu özledim demeyi unuttuk besbelli. Bu blog uzunca süredir sahibi yüzünden git-geller yaşıyor, bu blog sahibi içsel olarak yorgunsa ülke gündeminden mutsuzsa uzun soluklu olarak sahip oldukları üzerindeki konsantrasyonunu kaybediyor, hayatı, blog dünyasında yazıya dökmek yerine günü birlik yaşıyor. Blog dünyasında bazı arkadaşlarımla Face de buluşuyoruz ve zaman tünelimizde birbirimizin hayatlarını sanalda olsa anlamdırıyoruz, peki ya diğerleri yani facebook'tan uzak duranlar ve sevgiyle, inatla, yürekle, emekle bloglarını ayakta tutmaya çalışanlar, işte ben o arkadaşlarımın özlemini duyuyorum içimde bir yerlerde çokça...
Bu blog sahibinin her sabah koştura koştura yorumları okumak için bloguna koşarken son zamanlarda hep içinde duyduğu dönüşe özlem yolculuğu bir türlü durgun sulara yelken açamıyor. Dış kabuğum öylesi geçirgenmiş ki ben de bunu yaşayarak öğreniyorum her gün yeni bir tecrübe ile... Blogumu özlüyorum, bazen gecenin bir yarısı gezinti yapıyorum bloglarda ama eskisi gibi yorumlar bırakıp cevapları takip edemiyorum. Bu yüzden mahsunum, bu yüzden kendime ve size eksiğim, biliyorum...
Neyse bunlar uzun dertleşmeler, her defasında başlangıç yapmak ve bunun sonunu getirememek beni üzüyor, dün son yazımı yazmışcasına olsun gidip gelmelerim bundan böyle, eeee ayağım alışır belki kaçamak yazılar yazarak... Sizi özledim demeyi hep içimden söyleyeceğim ama geldim, gidiyorum, işte buradayımlar yok artık...

Gelelim bugünkü yazıma yani Ispanak Yalellisine:))

Yemek ne iş senin blogunda demeyin, artık ne çıkarsa bahtıma ne yazarsam bahtınıza:))

Hani demiştim yaa demetle ıspanak, bir demet ıspanak az gelince gözüme 2 demet alıp geldim evime. Ispanağı sıcak kıymalı yemek olarak pek sevmem, içimi bayar benim lakin zorunlu diyet programında herşey zaten içimi baymaya müsaitken bir de o eksik kalmasın çeşnilensin sofram dedim. Tabii buna evdeki kurbanlarım da dahil:)) Tartılmıyorum şimdilik ama tüm çabalamalarıma rağmen endokrinoloji uzmanının karşısına çıktığımda kantar beni zayıflamış göstermezse evdekileri iğne deliğinden geçirmeye kararlıyım. Acil zayıflamam gerekiyor da kendimi de tartıya çıkarmama inadım devam etmekte hedefle-gerçek arasında neredeyim kantar değeri olarak bilmiyorum, hal böyle olunca evdeki  ya da çevredeki arkadaşlardan birileri ile bu arkadaşımdan çok daha kiloluydum ya da annemin kilosuna eriştim ya da aa bayağı kilo verdin gibi sözler duyarak kıstaslamam gerekiyor, mübarek herkes rejimde çevremdeki, herkes gagasını kapamış durumda, süzüldükçe süzülüyor bir de artı ramazan gelince oruçla birlikte gözsel ve görsel olarak da kendimi 1 kilo eksilmiş farketmiyorum.
Dedim yaaaa bu yazı Ispanak Yalellisi ve  uzar gider ara açılımlarla... Uykusu kaçanlar iftarla sahur arasında boş vakti olanlar buyurun okuyun işte yazdım, yazıyorum, yazacağım:)) Aaaaa bakın belki sonunda siz şanslı çıkarsınız bilmediğiniz bişiler yakalar ya da amman ne boş işler bunlar Fiammanın yaptığı da bir günün zevzekliğini Ispanak yalellisi diye yazıyor da yazıyor der geçersiniz.

Evvveettt ıspanakları alıp eve geldik, ıspanakları yıkayarak haşatını çıkaran ve bu sıcaklarda yaşı gereği hiç de yıkamaya mecali olmayan annenin suratı da bakışlarıda değişiverdi, resmen kötü kötü bakmaya başladı:) Amman dedim sen eyleme hiçbir şekilde ben ayıklar, temizler, yıkar, pişiririm. Kadın bütün gün mutfaktan çıkmıyor bu dediklerimi duyunca dudaklar kulaklara doğru fiyonk oldu ama biraz kuşkulu bir fiyonk:)) Öyle yaa  benden, kendimi mutfaktan uzak tutmaya çalışan biri olarak özellikle ıspanağın çamurunu arıtma konusunda engin bir başarı beklemiyor. Bu nedenle uzaktan uzağa kontrole ve müdahaleye her an hazır halde...Sahi ne yapacaksın o ıspanakla diye soracak olursanız, hafif soğanı öldürüp ıspanakları zeytinyağı ile kavurup yoğurtla yiyeceğim bir soğuk zeytinyağlı olması kararlılığı ile yola çıkmış bulunuyorum, bu kadar basit yani işlem. İlk şok; demetleri tezgahın üzerine açınca birden her yeri sıkışmışlıktan kurtulan ıspanaklarla bastı, bu da demektir ki abartmışım alırken ve bir demet haliyle işimi görecekmiş.  Ben yılmam, kimse beni yıldıramaz edalarıyla  önce kök uçlarındaki saçakları temizledim bıçakla önüme  küçük bir torba alarak. Annem bamya tepesi büyüklüğünde çöp çıkarmaya başladığımı görünce Kaynanalar dizindeki Tijen'in(rahmet eylesin) ''Niğğğğğ, niğğğğğğğ, niğğğğğğğ '' soprano repliklerini  belli ki içinden ederek mutfağı bu ıspanaklardan bu kızın elinden hiç bişi olmaz açız bu gece diye düşünerek terketti...EEE napimmm anneeee yaaaa, sen ayıkladığın ıspanakları kuşa çevirip çitilemekten  haşatını çıkarıyorsun ben ıspanağın yalellesini yapıp cılkını çıkaracağım, farklı kulvarlarda güreşiyoruz biz senle, hiç işim olmaz kararlıyım , azcık topraktan adam ölmez hem:))  AAA Fiamma sende kadının gözüne gir yüreğine mi indireceksin, 2 su ekstra yıka diyeceğinizi duyar gibiyim ama kazın ayağı 1 aydır öyle değil işte:)) Endokrinoloji Uzmanımız zat yiyebileceğim ve yiyemeyeceğim gıdaları önüme listelerken her öğüne sağolsun bol yeşillik yazmaya başladı, kahvaltıya bile. Baktım abartıyor,ben durur muyum hemen devreye girerek koca parmaklarımı öğlen öğünlerinin üzerine bastıra bastıra genelde  öğlen yemeklerinde dışarıda oluyorum, sokakta da sağlıklı yıkanmadığını, hijyen koşullarının çok sağlanmadığını düşündüğümden ben bunları almayayım, sabah ve akşamla yetineyim diye  kağıt üstünden itelercesine bir hamle yaptım. Hay yapmazzz olaydım, adam kağıdı kalemi bıraktı, ellerini masanın üzerinde kavuşturdu ve kaşlarını çatarak ve de yüzüme dik dik bakarak otoritesini koydu. ''Sizin şu anda böyle bir lüksünüz yok hanımefendi, tarlada bulsanız, üzerinden çamur sarksa, içinde kurtlar oynaşsa, sinekleri elinizle kovalasanız, yiyeceksiniz, ölmezsiniz!!'' İşte bu kadar.... yani yiyeceğiz illa ki:))) Artısı da var üstelik, piyasadaki restaurantların artık  koca salata öğünlerine koydukları 18-20 TL gibi yüksek fiyatlardan dem vurarak ''İçinden kurt çıkarsa çağırır garsonu iade edersiniz hem de salatanızı bedevaya getirmiş olursunuz fena mı '' demez mi?/bu son cümle yüzümdeki dehşet ifadesini yumuşatmak için söylenmiş olabilir, ben kendi yüzümü göremiyorum  ama sen nasıl adamsın, ne diyorsun otur sen yee kurtları der kıvamda olmalı) yani yiyeceğiz illa ki hatta kurt çıkarsa bir sevinçle garsonu çağırıp şirretlik edeceğiz salatayı bedavaya getireceğiz, çantamızın üzerine büzüştürdük ellerimizi, o asi, o zevzek parmağı tam klipsinin üzerine mahkum edip oturduk öylece suçlu çocuklar gibi velhasıl:(  Bu kadar anlayışlı yani endokronoloji uzmanım, bu kadar tabii,doğal bu kadar hisli ve bu kadar hayatın gerçekleri ile yüzleştirecek dobralıkta:))Gelgelelim evdeki durumlara, ahhh bennn, her öğün salata yiyip aç kalacağımı düşünen anneme bunu aynı dobralıkta aktarmasaydım iyi olacaktı yaaaa, işte o olmadı, çenemi tutamadım:( O  çenemi tutamadığım günden beri her evden çıkışımda '' Sakın yeme sokakta salata, iyi yıkanmamıştır, bir tarafını düzelteyim derken diğer tarafını mı bozacaksın,halim yok benim de uğraşamam bir de seninle, bu ne biçim doktor, ye de öyle git maden dışarı gideceksen, bardakta yıka bari illa yiyeceksen, o yesin kolaysa salatadaki kurtları, televizyondaki yemek programlarındaki ahçıları görmüyor muymuşum yeşillikleri buzdolabından demedi ile alıp direkt yıkamadan etmeden yemeğe katıyorlarmış, (işte ben o sırada önceden yıkamışlardır diye programı savunuya geçiyorum ki  yıkadıktan sonra demet mi yapıyorlar basbayağı yıkamıyorlar diye salvolar atarken annem ve ben  tekrar diye laf yetiştirirken, yetiştirirkennnnnnnnn, kaçtı otobüsssss.... Sen sağ ben selamet otobüsü kaçırdık, ahh bizim buralarda otobüsü kaçırmak önemlidir, siz bilmezsiniz kışlık mevkiidir buralar yaz olunca mahalleli olarak sessizce göçeriz:)) ya da göçtüğümüz düşünülür, okullar kapandığı gün saat başına çevrilir tarifeler hele ki günün belli saatinden sonra 1.20 dakika ya:))) Offfff yaa offff, öğlen yemeğindeki salatadan kurt çıksa dahi 7 TL taksi parası 2 km yolun başına çıkmak için oldu mu yaaaa doktorrrrrr:))))Kurt arayacağım, sinek arayacağım olmadı yakalayıp kendim atacağımmmmm o tabağa hepsini:)))

Hadi yalellinin devamı yarınaaaa... bugün ancak eve getirip ayıklamaya başladık:)))