.

.

29 Mayıs 2011 Pazar

Yalancı Dolma:))


İştahım açıldı son zamanlarda ama canım hep yeni tadlar yemek istiyor, eski ağza yeni tad misali... Yine bir İzmir güzeli taze yapraklar, ablam getirdiydi de pek ikna olamadıydı annem yapraklar çok büyük olunca pek İzmir yaprağına benzetemedi. Bu nedenle riske etmemek için dolmaları yaprakları bir taşım haşladık. Bizde yalancı dolma dolmaların arasında en çok sevilenidir. Neden yalancı demişler hiç anlayamam hani sarma işlemi olmayıp üstüste bir sıra harç bir sıra yaprak dizsen yalancısı olsun da bunu oturup bayağı sarıyorsun, soğanıydı, dereotuydu nanesiydi doğra doğra uğraştırıyor yani bu da özhakiki dolma kadar emekli değil mi Allah aşkına bir tek kavurması mı hakiki dolma yapıyor diğerini :))
İç malzemesini ben doğradım annem kardı. 4 demet taze soğan,1 demet dereotu,1 demet nane, 1 limon, 3 bardak pirinç,kuş üzümü,çam fıstığı, şeker,tuz karabiber ve zeytinyağ ile çiğden. Beraberce bir çırpıda sardık, bizde kalem gibi incecik sıkı dolma pek sevilmez, gözü de dolduracak, ağzı da.
Şimdi tam mevsimi, pişman olduk haşladığımız için yaprakları ki ağızda dağıldılar.Hakikaten İzmir güzeliymişler:) Tabaktaki görüntü çok güzeldi, resimde sanki kararmış gibi çıkmış farketmedim yoksa yine çekerdim resmi:)) maalesef afiyetle yedik bitirdik.




28 Mayıs 2011 Cumartesi

Göremiyorsunuz değil mi?

O halde size bir Rayban gözlük verelim:))



 
Ahh yine mi olmadı :( az daha yaklaşın ekrana o zaman ve bilgisayarınızın ayarları ile  sakın oynamayın çünkü gerçekten minnacık bunlar :))


Küçükşeyler blog sahibi Özden abi Minyatür Terlikler yapıp yayınlamış bloğunda seri üretim halinde, çok sevimliler... Daha önce terlik yapacağının  ve bizimde yapacağımızın sinyalini vermişti de malzemeleri belirtmemişti. Yapım aşamalarına baktım teleme peyniri gibi dilim dilim kesip üretmişte üretmiş silgiden, evde gram silgi yok, ben de haliyle  ''EE Özden abi önceden verseydiniz yaa malzemeleri  şimdi nasıl yapacağız biz'' diye serzenişte bulundum.
Aba altından yemişim zılgıtı :)) Yerim dar deme yeter ki oynamasını bil diye:)))
Vallahi Özden abi daha fimo hamuru, seramik hamuru gibi malzemelere Fiamma'nın Güncesi olarak el atmadığımızdan evde onlar da yok.Hamur bile açmayı düşündüm hatta bir ara cikletten yapmayı bile düşünmedim değil, sonra kesilmesi çok zor olsa da ve çok düzgün olmasa da otel terliklerinin malzemesini keserek kendi flip flop terliklerimi yaptım, hadi bir de plaj çantası, plaj havlusu derken ilk deneme bir hayli minyatür imalatım oldu:)) Sevdim bu işi...
Önümüzdeki kış malzemeleri tamamlayıp makas,dikiş kutusu, dikiş makinası gibi malzemeler yapmayı hayal etmekteyim.Yani devamı gelecek minyatürlerin eee kafadan yapacak değiliz Özden Ustanın izinden gideceğiz elbet:)

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Bir kolye olsun...




Kıyıda köşede perde kordonu kalmadı salondakileri saymazsak tabii onlara da dokunamam şimdilik lakin onlar kullanılacağı zaman fazla iş çıkarmayacak aynı şekilde örülmüş çünkü :)) Bu yüzden son  siyah perde kordonu itina ile püskül kısmına kadar söktüm ve tekrar ördüm. Bu kez uzun bir kolyeye dönüştü. Bileklerim ağrıdı örerken uzun iplerle çalışmak gerçekten zormuş, ben en iyisi bileklilere devam edeyim değil mi?

20 Mayıs 2011 Cuma

Sebze Bahçesi

Kendimi bugünlerde mutfağa adadım. Sanırım pazar pazar gezmelerin ve de mevsimin etkisi var bu durumda çünkü her mevsim bu vakitler bu durum tekrarlanıp duruyor ben de...

Hem hafif, hem sağlıklı, hem başlıbaşına bir öğün, hem garnitür hem ikram hem de pratik olunca  ve de mutfağa girince ve de bu tarifi severek sık sık yapınca sizlerle de paylaşayım  belki denersiniz dedim.



Izgaralık Malzemeler:
2 adet kabak, 2 adet patlıcan, 2 adet havuç, 4 adet kırmızı biber, 3 adet yeşil biber
(arzuya göre brokoli,sarı dolmalık biber, patates,domates te ilave edilebilir bu malzemelere)
Tüm malzemeler verev ve orta incelikte, patlıcanlar pijama şeklinde soyulup yine verev kesilip, biberler uzunlamasına önce ikiye sonra dörde ayrılarak tost makinasında (kapağı kapalı durumda)geç pişenden kolay pişene sıra ile ızgara yapılır. (ben sebzelerin pişme işlemi bittikten sonra tost makinasından almadan önce bir fırça ile içine sarımsak dilimlediğim zeytinyağını sürüp 1 dakika kadar daha pişiriyorum.)

Dip sos:
1 küçük şişe Barilla  Pesto Sos, yogurt (Süzme yoğurtla da güzel oluyor)
2 tatlı kaşığı pesto sos ile bir kase yoğurttan dip sos hazırlanır.
(Arzu edenler, taze fesleğen, çam fıstığı, zeytinyağı,sarımsak ile pesto sosu kendileri de yapabilir)

Hazırlık Süresi: 40 dakika

Servis tabağının ortasına kase yerleştirilir etrafına ızgara edilen sebzeler dizilerek üzerine çok az pesto sos damlatılır ve servis edilir. Etin, tavuğun yanında garnitür olarak veya başlıbaşına bir yaz yemeği olarakta yenilebilir. Yeneceği vakit hafif fırınlanarak sıcak servis yaplabileceği gibi soğukta servis edilir.

Izgara edilmiş domates püresi (4 orta boy), sarımsak(3 diş), zeytinyağı(1 çorba kaşığı),  fesleğen(1 çay kaşığı) ile yoğurtsuz sos da yapılabilir.

Yapacaklara şimdiden afiyet olsun diyorum...



17 Mayıs 2011 Salı

Bu çiçek o çiçek:))

O çiçek bu çiçekte, bu çiçek hangi çiçek? Haydi gel çık bakalım çıkabilirsen işin içinden:)))


Böyle tuhaf bir durum yoktur herhalde:)) Bildiğin çiçekleri yap bilmediğini değil sonunda kıvranıp duracağına değil mi ama?
Adını bilmem ben bu çiçeğin daha özü adını bildiğimi sandığım çiçekle bu görüntü eşleşemedi  lakin böyle bir çiçek var durup dururken yeni çiçek uydurmadım ya.
Zambak diye çıktım yola bir çiçeği lila ve mor tonlarında diğerini de beyaz ve lila tonlarında yapacaktım güya ,lila-morlar tık tık bitti  onu hayal etmekte hiç zorlanmadım, sıra beyazlarına geldi, çiçeğin beyazdaki gerçek duruşunu şöyle bir görüp aklımda sentezleyeyim derken  google'ı tıkladım ki bir de ne göreyim  zambağa hiç benzemiyor çıkan sonuçlar kel alaka:))  Bir bilen varsa adını bahşetsin lutfen bana, bu çiçek o çiçekte o çiçek hangi çiçek?

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Ve kırmızı olsun...


Üçü beşi bilmem, illa kırmızı olsun hatta bir değil üç olsun:))







15 Mayıs 2011 Pazar

Biri tutmuş, biri ayıklamış, biri pişirmiş...

En güzel mevsim, sebzeler, yeşillikler bir harika, çarşı pazar gözüm gönlüm açılıyor da bu enginarlar ege güzelleri...Ablam eğer mevsimin bu zamanına turu denk gelirse üşenmez  İzmir'den getirir bu güzelleri:) Bu defa da öyle oldu Kuşadası gezisinin ganimeti bunlar:) Turistler bile dayanamamış  rengarenk taptaze sebzelerin görüntüsü karşısında, çarşı pazar gezmek istemişler hatta İzmir uçuşlu olduklarından alışveriş bile yapmışlar, o da onlar gezerken fırsattan istifade pazar alışveriş yapmış bize. Kıyamadım ayıklamaya  öyle körpeydiler ki, aslında  bu kadar körpe olunca ayıklamadan yapılacak tariflerde var ama oy birliği ile zeytinyağlı da karar kılındı.

Abla tuttu, ben ayıkladım, anne pişirdi, afiyetle yendi:))), okuldan gelen yok:(( ama ona zaten kalmadı:))
Fena sardı bu yemek işi beni ama yanarım yanarım enginarların çiçek haliyle resimlerini çekmediğime yanarım. Karnım doyunca gözlerim açıldı aklım başıma geldi ama iş işten geçti:) neyse belki tekrar gider bu aralar belli mi olur?

Fatoş ya da Fattoush...

Beni elinde iğne, iplik, bilcümle nakış aparatları ve takı malzemeleri görmeye alıştınız ya nerden çıktı şimdi bu fotograf dediğinizi duyar gibiyim:)


Kendimi mümkün olduğunca şu yemek olaylarından uzak tutmaya çalışıyorum hatta arkadaşlar gücenmesin yemek bloglarını tıklamamak için de bir hayli gayret sarfediyorum. Görüpte yapmamak, denememek olmaz kazara bir yemek bloğuna tık yapsam hemen ertesi gün denenecek bir sürü tarifle kendimi boğuşurken buluyorum. Bir rivayete göre elim oldukça lezzetliymiş:)) ve arkadaşlar arasında ve aile içinde çok sevilen ve benim de severek yaptığım, yapımı özlenen ve beklenen belli spesiallerim vardır. Ama sık yapmam o başka:) Yapması değil de yemesi kantarın vicdanını zorluyor :)))

Pazar pazar içimden geldi madem mutfağa girdim, arkadaşlarımla da paylaşayım dedim. Biraz kalorili olmasına rağmen  aile de severek yenen bir salata Fattaoush nam-ı diğer adıyla Fatoş. Bir Beyrut salatası, benim çok sevdiğim Susu teyzem Beyrutlu tabii onun elinden yemek ayrı bir tad, ben onun gibi yapamasam da yapımını ondan öğrendim ve uzun yıllardır uygulamaktayım. Bayat ekmekleri değerlendirmek adına köftenin, tavuğun, barbekü'nün yanına ek bir sunum katmak adına da leziz bir tarif. Arzu ederseniz ekmeksiz 1 su bardağı dolusu pilavlık bulguru önceden sıcak suda ıslayarak da yapabilirsiniz lakin onun adı Fatoş olmaz baştan söyleyeyim:)

Özellikle ekmekler bayatlayınca çöpe atılmasına içim acıyor, bu dünya da bir lokma ekmek bulamadığı için ölen milyonlarca insan varken bu israf beni vicdanen çok rahatsız ediyor. Bizim evde ekmek atılmaz pek, bayatlayınca rondodan geçirip köfte, humus, çerkez tavuğu, tarator gibi yiyeceklerin yapımı için dondurucuya konur. Alanya Belediyesi  Nisan ayında'' Bayat Ekmeğini Değerlendir, Sofranı Bereketlendir'' diye bir etkinlik düzenlemiş ve 30 çeşit bayat ekmekle yapılan yemek ve tatlı'nın tanıtımı ve tadımı yapılmış ve bunların broşürünü basıp ev ev dağıtacakmış. Yürekten kutluyor ve destekliyorum. Alanyalı arkadaşlarım bu tarif broşürlerine talibim haberiniz ola...  En çok ekmek Istanbul'da  tüketiliyor ve çöpe atılıyormuş. Sahi Istanbulda bir günde ne kadar ekmek çöpe gidiyor bileniniz var mı? Ben söyleyeyim 3 milyon 500 bin:(

 Neyse bu konu uzayıp gider, kırk yılda bir salata tarifi verecekken beyin fırtınası yaptırmanın alemi yok deyip Fattoush tarifine geçmenin tam zamanı, üstelikte herşey öyle taze öyle kıtır kıtır ki tam da mevsimi... 

Malzemeler: 1 tam bayat ekmek, 1 demet sap kısımları ayıklanmış semizotu, 2 çorba kaşığı sumak,  6-7 sap taze soğan, 3 diş sarımsak, yarım limon, 1 su bardağından 2 parmak az zeytinyağı ve ayçiçek yağı karışımı, 1 tutam tuz, yarım demet maydanoz, yarım demet nane, çeyrek demet dereotu, 2 adet salatalık, 4 tane orta büyüklükte kabuğu soyulmuş domates,3 adet sivri biber.


Semizotu ve ekmek hariç tüm malzemeleri mümkün olduğunca küçük doğrayıp genişce bir kaba koyuyoruz. (Çoban salatası yapar gibi amma biraz daha minik) Ekmekleri küp küp doğrayıp (arzu ederseniz fırınlayarak) malzemelere katıp ekmeklerin rengi salatanın içine kattığımız limonun, zeytinyağının, domatesin suyu ile sumağın rengini çalıncaya kadar harmanlıyoruz. Eğer semizotunun yaprakları küçükse sadece tahta üzerinde 2 bıçak darbesi ile büyükse 3-4 bıçak darbesi ile fazla ezmeden diriliğini kaybettirmeden kıyıyoruz. Son olarak salatanın içine katıp nazikcene 1-2 harmanlıyoruz. Elime sağlık  bugün pek güzel yapmışım, sizlere  de bu tarifimi yaparsanız şimdiden ''Afiyet olsun'' diyorum... 


14 Mayıs 2011 Cumartesi

Vay vay vayyy-4/Gelincikler

Elim iyicene alıştı tık-tıklamaya :))



Son çalışmamı yaparken  google'da kaynak aramaktan bitâp düştüm. Onu mu yapsam bunu mu yapsam derken gerçek bir gelincik tarlası ilişti gözüme. Kıpkırmızı gelincikler, nasılda güzel duruyorlardı.Yıllar yıllar önce, her yer betonlaşmamıştı daha, yazlığa giderken yolda gözüme ilişen böyle bir gelincik tarlasını  gördüğüm kadar yakın sanıp, engebeler aşarak zor zahmet ulaşmış, diz boyu gelincikler arasında resimler çektirmiştim. Bu kere hayali de olsa o gelincik tarlasına girdim ve  hayali de olsa bir tutam gelincik topladım, goncası, yavrusu, rüzgarda savrulanı ile hem geçmişi yadettim hem de bu panoyu işledim...


Kandıraviçe/Kedi

Şiişşşşt, sessiz olun,  kedim uyuyoooorr:)))

Sanırım reenkarne olmazdan evvel kedi besliyordum:)) Gidip gelip kedi yapmamın başka bir açıklaması kalmadı:))

Yine kandıraviçe, yeri göğü işledim bu defa boyama yok, altı yapışkanlı taşlarla minderleri süsledim.






13 Mayıs 2011 Cuma

Brezilya Ganimeti-5:)

Brezilya ganimetlerinin sonuna geldik, bundan sonrası ayakkabı, giyim, aksesuar:)) onlar da baş yeme yok, içinden gelmiş getirmiş sağolsun:))


Aslında her ikisi de bilmediğimiz kullanmadığımız aletler değil. Biri motifmatik, iç içe geçmeli halka halka modeli, halkaları çıkara taka değişik motifler yapılabiliyormuş lakin ben bir kere denedim motif yapmayı ama pek sevmedim. Motif çıkar, birleştir pek bana göre değil. Bir diğeri ise dokuma tezgahı, üç boy halinde. Ben elime alıncan ikincisini denemeyi yeyledim. Çocukken okuldayken çivilerle yapmıştık böyle bir dokuma tezgahı ondan sonra da bu yaşıma kadar hiç ellemeyince  hoşuma gitti. Başladığım iş öyle kolay bitecek gibi değil bitir hadi diye acele ettirmeyin bana, olur mu?

Kendime tabiri caizse bu ayı postuna dönüşen hırkayı öreli 3 kış olmuştur herhalde:) Durun bakim sayayım, birinci yıl ördüm, ikinci yıl bir kez evde de olsa giymeye çalıştım, 3.yıl kaldır-çıkar yaparken elimi bile sürmedim. Evet ayıla bayıla içindeki renklerini, tonlarını sevdiğim için aldığım bu yün ile ör Allah ör geçirdiğim günlerin üzerinden tam 3 yıl geçmiş.İşe başlarken 1 paket (sanırım 6 tane çıkıyordu içinden) yün alıp eve geldim. hayalim salaş, bol, geniş kollu bir hırka örmekti, yüncü ''çıkar abla'' dedi.(Ne bilsin ne kadar salaş olacak?) Bu yumaklar sanırım diğerlerinden gramaj olarak daha az olmalı ki, 2 parça ön, 1 parça arkaya için bana mısın demedi aldığım çileler. Çileler bittikçe yüncüye gitmekten helak oldum, adam öyle alıştı ki beni görmeye her gittiğimde alt tarafa benim için ayırdığı paketten bir çile çıkarıp masanın üzerine koymaya başladı tereddütsüz. Kollar salaş bol olacak yaa en az beden kadar kollara da yün gitti. Neyse güç bela bitti, montaj kısmı tamamlandı, sıra giymeye geldi. Bir giyip ev içinde şöyle deneyeyim dedim, iki kişinin de yanlardan bana destek vermesi gerek hırkanın ağırlığından. Hırkayı 2 dakika üzerinde tut bilek hizasındaki kollar 4 kat uzuyor deli gömleği gibi:)) Çıkamadım bir türlü işin içinden. Bir de örerken her nedense sorun olmayan o tüyler ağzıma burnuma gözüme kaçtıkça çileden çıktım 2 dakikada  ve gözden çıkardım onca emeğimi:(
Bu yerde yatar hali, bakmayın siz böyle masum durduğuna:))

10 dakika askıda kalmış hali, 1,5 saat içinde azami uzunluğuna ve deformasyonuna ulaşıyor:))
Bir köşe de durup duruyordu olanca ağırlığı ve azameti ile  hezimet halinde taaa ki  bu ganimet gelene kadar:)) Hırkadan artan yünlerle ganimeti denemek için bir parça yapayım bakalım ne çıkacak derken baktım hem çok hafif oluyor hem de o tüyler yatışıyor hem de kumaş gibi bir doku kazanıyor. Üstelik bu haliyle dokusunu da görüntüsünü de daha bir sevdim. Şimdilik daha işin başında, sök Allah sök kısmındayım, ki sökmesi oldukça zor oluyor. Kaç yıl içinde biter bir fikrim bile yok ama ufaktan ufaktan başladım. Niyetin bu defa  kot üzerine giyebileceğim bir ceket yapmak:)) İşi abarttım galiba tamam önce bir yelek olsun sonra kol eklemesi kolay diyelim o zaman:)))Baktım yün yetiyor paltoya kadar vardırırım belki işi belli mi olur. Kendime güvenemiyorum hiç, bu yüzden hedefi başlangıçta küçük tutmakta fayda var. Aslında işin başına oturursam çabuk ürüyor ve sökerken kopan parçalar bile ziyan olmadan değerlendirilebiliyor. 3 gecede ördüm bu kadarını otur kalk yaparak.Sevdim bu işi lakin  dedim yaa acelem yok, önümüz yaz ellerim pişik olmadan ağır ağır yapar elbet bitiririm.



İşte bunlar da yarın çile yünden çıkanlar, araya ince tek kat makina yünüyle iskelet yapıyorum.

Bu da tek koldan elde ettiğim koca sımsıkı bir yumak, sanırım 1 kol yetecek yelek kısmına:))


Bu arada bu aletler anonim, ben denemek isterim motifte yaparım dokurum da  diyen arkadaşlarımın kullanımına her daim açık haberiniz ola.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Brezilya Ganimeti-4 :))

Ayy neredeyse abla yeni bir yere uçacak ben halen Brezilya ganimetlerindeyim:))

Ama bunların bir kısmı  ne diyeyim belki en sevdiklerimden. Etnik figürlere her daim ayrı bir sempatim olmuştur, şu kandıraviçelerle de, punchlarla da hatta boyayarakta mutlaka sevdiğim arşivlediğim etnik figürlerden bir seri yapacağım.

İpek kumaş üzerine el boyaması ile yapılmış, kartpostal olarak yapmışlar ama ben çerçeveletip asacağım onları:))





Gelelim aşağıdaki objelere;Biri tahta üzerine boyama yapılmış bir diğeri ise seramik karoya. Atık malzeme nin her türünü iyi değerlendiriyorlar, bu işin en güzel yanı. Sanatçı ruhlu insanlar, pazarlarda bile anında boyayıp satan insanlar çokçaymış. Bu tablolarda resmedilen Rio'nun varoş kesimi ya da gerçek anlamıyla gecekondu mahallesi... Favellas denilen gecekondu turları düzenleniyormuş gece gündüz buraya... Ablamla kmlerce uzakta ilk kavgamızı da bu favellas yüzünden yaptık. Ben gmail kullanıyorum o da her günün sonunda bize günün özetini çıkaran resimli mailler gönderiyor. Buraya kadar herşey iyi hoş. Her gelen turist mutlaka gidiyormuş bu yere, o da gitti tabii kusur kalır mı?  Şuu Favellas'ı Rio'ya gitmeden sokak sokak bilir hale geldim neredeyse sayesinde... Sokaktaki çocukları, evleri, kadınları, adamları tek tek çekmiş, neredeyse adres adres kim nerede oturuyor bileceğim o derece yani bıraksınlar bana nüfus sayımı bile yaparım resimlerden yani o kadar abartmıyorum:)) Resim boyutları büyük, tek tek zaten zor açılıyor net yavaş bir de aynı sokakta daire kapılarına kadar çekince cırtlamaya başladım avaz avaz, yani Rio da gezip gördüğün başka yer yok mu senin, okyanusu çek,pazar yerlerini çek, plajı çek diye) Evet ilginç bir yapılaşma örneği, bir dağın yamacına yaslanmış gibi bizdeki dere yatağına kurulan evler gibi derme çatma rengarenk veya boyasız evler,merdiven sokaklar, fakirlik, çaresizlik, düzensiz yapılaşma yapılaşma denebilirse eğer, bizdekinden az çok farklı  merdivene açılan kapı ve pencereleriyle sırt sırta evler ama 100 lerce resim olunca haksız değilim yani. Zaten Istanbulda yeterince görmüyor muyum, camı açıp bakmam yeter. 
Benim gibi Riolularda şikayetci bu durumdan, Google Maps'le de netteki uydu görüntüleri yüzünden kent meclisi arasında kriz çıkmış. Riolulara göre Rionun sadece %4 lük bir alanıyken, yabancı kaynaklara göre 6 milyon nüfusun 3  milyonu bu yerleşim bölgesinde yaşamakta. Bir kesim Rio'nun bu yapılaşma ile tasvir edilmesine karşı çıkarken bir diğer kesim de akın akın turist taşıyor bu yerleşim bölgesine. Vallahi o kadar resimle boğuşmasaydım ,şu objeler daha bir farklı gözükürdü gözüme belki de şimdilik bunları gözümün önünde bir yerlere asmamalıyım ki sinirim depreşip durmasın.




Ve bu yazımın son objesi bir buzdolabı magneti yine seramik üzerine bir çalışma..Aslında 3-5 parça var bunun gibi minyatür tarzı çok küçük olunca almamış ne hikmetse makina...Buram buram kahve kokuları geldi burnuma sizler bu yazıyı okurken ben kahve içmeye gidiyorum vakitli vakitsiz olacak ama olsun...